11 Ağustos 2010 Çarşamba

You're Gonna Make Me Lonesome (Madeleine Peyroux)

"Forty years ago The Beatles asked the world a simple question. They wanted to know where all the lonely people came from."


dinle.

Whatever Gets You Through The Day (The Radio)


, originally uploaded by (cloudnine).

Sonunda tatile çıkıyorum.
Yarın Karadağ'a gidiyoruz.
Evet, hani eskiden Sırbistan-Karadağ olan Karadağ'a.
Deniz kenarında ufak bir kasabada kalıcaz.
Araba kiraladık gezmek için.
Hırvatistan'a geçmeyi planlıyoruz mesela.
12 gün sonra burdayım.

Ve şey, babam Sırpça konuşabiliyormuş.

8 Ağustos 2010 Pazar

Hammer To Fall (Queen)



"Maybe we like the pain. Maybe we're wired that way. Because without it, I don't know; maybe we just wouldn't feel real. What's that saying? Why do I keep hitting myself with a hammer? Because it feels so good when I stop."


Meredith Grey

Sleepwalking Convict (Silence 4)

5 buçuk.

Cosy In The Rocket (Psapp)

Dün gece çok şey oldu.

Uzun zamandır Grey's Anatomy izlemediğimi fark edip ilk sezondan tekrar başladım. Bir diziyi bu kadar özlemiş olduğumu düşünmezdim gerçi, ama her anı yavaş yavaş hatırladıkça, birileri sarkastik yorumlarla konuşup göndermeler yapınca, ister istemez gülümsedim. Müziklerini bile çok özlemişim. Sonra şunu fark ettim, basit bir doktor dizisinden aklımda çok şey kalmış ve ben her bölümün içindeki voiceoverlardan çok şey öğrenmişim.

Beşinci bölümden sonra koltukta uyuklamaya başlayınca yatmaya gittim, ama odamda kocaman bir kelebek vardı.
Tamam dedim, hallederiz.
Ama halledemedim, çünkü saat 4'e geliyordu.
Kelebek odadan çıkmayınca ben de pikemi ve yastıklarımı aldım, annemin yeni aldığı portatif minderimsi yatağı da kaptım salona gittim.
Kelebekle yaşadığımız aksiyondan kaynaklanıyor olsa gerek, uyku tutmadı. Ben de biraz daha Grey's Anatomy izlemeye karar verdim. Saat 5 olmuştu, televizyonu kapattım. Dışarıda güzel bir hava vardı, ben de meraklıydım tabii, acaba şu an kaç evde ışık yanıyor diye, balkona çıktım, birkaç fotoğraf çektim, 5 buçukta da yerdeki yatağıma geri döndüm.

"Ama bu kız salonda yatmış?!" nidaları eşliğinde sabah 10 buçukta uyandım.

6 Ağustos 2010 Cuma

Call Me Up In Dreamland (Van Morrison)

Celine: I still feel that way sometimes. Like I'm looking back on my life. Like my waking life is her memories.
Jesse: Exactly. I heard that Tim Leary said as he was dying that he was looking forward to the moment when his body was dead but his brain was still alive. You know they say that there's still six to twelve minutes of brain activity after everything else is shutdown. And a second of dream consciousness, right, well, that's infinitely longer than a waking second. You know what I'm saying?
Celine: Oh, yeah, definitely. For example, I wake up and it is 10:12, and then I go back to sleep and I have those long, intricate, beautiful dreams that seem to last for hours, and then I wake up and it's ... 10:13.
Jesse: Exactly. So then six to twelve minutes of brain activity, I mean, that could be your whole life. You are that woman looking back over everything.

That's Life (Frank Sinatra)

"My grandpa used to say that things never work out like you think they will, but that's what makes life interesting, and that makes sense."

Kafka on the Shore, Haruki Murakami

4 Ağustos 2010 Çarşamba

Cuckoo Is a Pretty Bird (Bob Dylan)


Açıklık getirmek için söylüyorum:
Guguguk diye öten her kuş guguk kuşu değildir.
Bunlar kumru.



Pink (Aerosmith)


Her şeye rağmen,
seni yine de seviyorum fotoğrafa giren pembe tişörtlü adam.

3 Ağustos 2010 Salı

Eleanor Rigby (The Beatles)

"In ancient times people weren't simply male or female, but one of three types: male/male, male/female or female/female. In other words, each person was made out of the components of two people. Everyone was happy with this arrangment and never really gave it much thought. But then God took a knife and cut everyone in half, right down the middle. So after that the world was divided just into male and female, the upshot being that people spend their time running around trying to locate their missing half."


Kafka on the Shore, Haruki Murakami

Distant Camera (Neil Young)

Eski albümlerde bazı fotoğraflar var, binayı çekmek istemişiz önümüzden bir adam geçmiş. Yan yan kameraya bakmış bir de. 1996'dan falan bahsediyorum burda.
Ne biliyim, aklıma takıldı.
Acaba o fotoğraflara son anda dahil olan insanlar şimdi nerede napıyolar?

1 Ağustos 2010 Pazar

Blessed (Simon and Garfunkel)

Birkaç gün önce Teoman Amca'nın Kadıköy'deki ufacık dükkanına tamire götürmüştük pikabımızı. Hani şu bozuk olmasından çok şikayet ettiğim. Hemen tamir edemeyebilirim dedi adam, tamam dedik, numaramızı bıraktık çıktık. Dün babam aradı öğleden sonra, pikap tamir edilmiş ama tek başıma gidip alamam, senle gideriz pazartesi günü dedi, olur dedim, acelesi yok nasılsa.

Eve geldiğimde radyodan haber dinliyordu annemle babam. Sonra ben elimi yıkamaya gittim, hava da çok sıcaktı, yüzüme su çarptım. Sonra içeriden müzik çalmaya başladı. Annem gülüyordu, babam sus sus diyordu anneme.
İçeri koştum, salonda çalan pikabı, kenarında yanan ufak sarı lambasını ve pikabı koklayan kediyi gördüm.
Oturduk başına biraz Rod Stewart dinledik. Yavaş birşeyler aç dedi babam, Sounds of Silence'ı koydum. Birlikte söyledik şarkıların bir kısmını, ben cızırdayan plaklara hayranlıkla baktım, "bunca yıldır bu aleti sehpa niyetine dekoratif olarak kullanan aklınıza şaşayım" dedim, babam kahkaha attı. Love Over Gold'u taktım sonra, salonda o döndü biraz.

Bilmiyorum biliyor musunuz ama, iğneyi plağın kenarına bıraktıktan sonra, şarkı başlamadan önce boşluktan çıkan o cısırcısır sesi çok güzel çok huzurlu.