27 Kasım 2009 Cuma

Childhood (Yann Tiersen)

Küçükken babamın bana kocaman bir televizyon kutusu içine yaptığı bir evim vardı. Hatta evimin perdeleri de vardı, annem dikmişti. O zamanlar bir sitede giriş katında oturuyorduk ve penceremin demirlerinin altında çimenlik vardı. Pencerenin ötesinde kıvrılan yol çocuk parkına giderdi. Ben de o televizyon kutusunun içinde, o zamanlar en iyi arkadaşım olan karşı komşumuzla mercimek yemeği yerdim.
Çok net hatırlıyorum bunu ne kadar ilginç.

Çocukluğuma dair anılarımı yavaş yavaş kaybediyor olmam çok üzücü, çünkü belki de en çok hatırlanması gereken şeyleri çocukken yaşadım.


Bir arkadaşımız alerjisi yüzünden yiyemediği yiyecekleri yavaş yavaş yemeye başladı. Karpuz mesela. Bir insanın 16 yaşında ilk defa karpuz yediğini hayal edebiliyor musunuz? Ben büyük ihtimalle ilk karpuzumu 1-2 yaşlarında yedim ve o anı hiç hatırlamıyorum. Ve işin acı tarafı, bu çoğu yiyecek için geçerli bir olgu.

Kim ilk çikolatasını hatırlıyor? İlk çilekli dondurmasını? İlk soslu makarnasını ve ilk yoğurdunu ve ilk pizzasını? Hiçbir şeyin farkında olmadan her şeyi yaptığımız zamanlardan flashbackler görsek keşke. İlk defa denize girişimiz mesela. Ben anlık görüntüler, anlık hisler, anlık tatlar istiyorum. Çocukken zevk aldığım, şaşırdığım, bilmediğim ve sonradan öğrendiğim şeylere ani geri dönüşler.

Hayattan sıkılmamak lazım ve sıkılmadım da.
Ama her şeyi şu tanıdık halinden bir şekilde sıyırmak lazımmış gibi de geliyor.

Ve ben bir televizyon kutusu içinde oturup oyun oynadığımız zamanları açık açık özlüyorum.

Hiç yorum yok: