24 Haziran 2010 Perşembe
Wind of Change (Scorpions)
"Look we've all been searching for the five doppelgangers, right? But eventually, over time, we all become our own doppelgangers, you know, these completely different people who just happen to look like us."
16 Haziran 2010 Çarşamba
Beautiful Bluebird (Neil Young)
there's a bluebird in my heart that
wants to get out
but I'm too clever, I only let him out
at night sometimes
when everybody's asleep.
I say, I know that you're there,
so don't be
sad.
then I put him back,
but he's singing a little
in there, I haven't quite let him
die
and we sleep together like
that
with our
secret pact
and it's nice enough to
make a man
weep, but I don't
weep, do
you?
Charles Bukowski
wants to get out
but I'm too clever, I only let him out
at night sometimes
when everybody's asleep.
I say, I know that you're there,
so don't be
sad.
then I put him back,
but he's singing a little
in there, I haven't quite let him
die
and we sleep together like
that
with our
secret pact
and it's nice enough to
make a man
weep, but I don't
weep, do
you?
Charles Bukowski
14 Haziran 2010 Pazartesi
You Are The Everything (R.E.M)
Arkada demlenen çay, masaya yaydığım Türkiye haritalarımla birlikte uzun ve uykusuz bir gece geçirmem için.
Uzun yazlık elbisem "şafak bilmemkaç" dediğim yaz tatilim için.
Elimin altında duran tobleron ise birazcık mutluluk hormonu için.
Her şeye az kaldı.
Her şeye.
Uzun yazlık elbisem "şafak bilmemkaç" dediğim yaz tatilim için.
Elimin altında duran tobleron ise birazcık mutluluk hormonu için.
Her şeye az kaldı.
Her şeye.
Crossroads (Tom Waits)
İnsan usul usul ölmek için gelir dünyaya
Başlar her gün biraz daha insan olmaya
Ve ölürken usul usul ne tuhaf;
Aşık olur, kedi besler, isim verir eşyaya.
Metin Altıok
12 Haziran 2010 Cumartesi
Do You Know What It Means To Miss New Orleans (Louis Armstrong)
Bazı şeyler özlenmeye mahkumdur.
Saç bukleleri, ufak benler, dudaktaki bir kıvrım ve gülücükler mesela.
Artık rengi solmuş eski tişörtler ve kimden geldiği hatırlanmaya hediyeler odanın etrafına saçılmış, sokak gece 3'ün sessizliğine bürünmüş ve telefon çalmayı saatler önce bırakmış ise, özlenmeye mahkum şeyler hatırlanmaya da mahkumdur.
Saç bukleleri, ufak benler, dudaktaki bir kıvrım ve gülücükler mesela.
Artık rengi solmuş eski tişörtler ve kimden geldiği hatırlanmaya hediyeler odanın etrafına saçılmış, sokak gece 3'ün sessizliğine bürünmüş ve telefon çalmayı saatler önce bırakmış ise, özlenmeye mahkum şeyler hatırlanmaya da mahkumdur.
Biggest Mistake (The Rolling Stones)
Bazen öyle günler gelir ki, aylar öncesinde yaptığım korkunç yanlışlar yine aklıma gelir.
Otobüs beklerken ne kadar aptallık ettiğimi düşünürüm.
Vapurda birden çocukça davrandığımı fark ederim.
Eve dönene kadar, yollarda, sokaklarda, kendimi sorgularım.
Hiçbir hata asla yalnız bırakmaz beni.
Ne fena.
Otobüs beklerken ne kadar aptallık ettiğimi düşünürüm.
Vapurda birden çocukça davrandığımı fark ederim.
Eve dönene kadar, yollarda, sokaklarda, kendimi sorgularım.
Hiçbir hata asla yalnız bırakmaz beni.
Ne fena.
11 Haziran 2010 Cuma
Georgia on My Mind (Eric Clapton&Steve Winwood)
Çok radikal değişikliklere gittim, fark etmişsinizdir.
"Artık böyle" demek istemiyorum aslında, sırf denemek için yaptım bazı şeyleri.
Templatelerle uğraşmaktan sıkılmıştım, o yüzden blogger'ın kendi yaptıklarına dadandım azıcık.
Ad konusu ise öylesine.
Artık yaz geldiğine göre daha sık yazabilirim sanırım.
Evet, yazabilirim.
yazabilir miyim?
En önemlisi ama:
Bu pazar Eric Clapton ve Steve Winwood var.
"Artık böyle" demek istemiyorum aslında, sırf denemek için yaptım bazı şeyleri.
Templatelerle uğraşmaktan sıkılmıştım, o yüzden blogger'ın kendi yaptıklarına dadandım azıcık.
Ad konusu ise öylesine.
Artık yaz geldiğine göre daha sık yazabilirim sanırım.
Evet, yazabilirim.
yazabilir miyim?
En önemlisi ama:
Bu pazar Eric Clapton ve Steve Winwood var.
9 Haziran 2010 Çarşamba
Hallelujah (Jeff Buckley)
Cemal Süreya soyadındaki ikinci y harfini bir iddia sonucu kaybetmiş ya mesela,
biri gelse,
iddiaya girsek,
bütün adımı, bütün ben'i alsa gitse,
geriye sade biri kalsa.
biri gelse,
iddiaya girsek,
bütün adımı, bütün ben'i alsa gitse,
geriye sade biri kalsa.
6 Haziran 2010 Pazar
She Came In Through The Bathroom Window (The Beatles)
Yıllardır sırf banyo keyfim bozulmasın diye Psycho izlemeyi reddediyorum.
First We Take Manhattan (Cookies n Bears)
Finaller geldi
Ben yine kedim ve odayı işgal eden kitaplarla birlikte bol su ve çaya sığınmış bulunuyorum.
son 48 saatini ya masada ya da çantanın içinde geçiren kedim. |
sol tarafınızda birikmiş çay kupaları, sağ tarafınızda bir hesap makinesi, müsvedde kağıtlar ve arkalarda gözüken bir tuvalet kağıdı rulosu var. |
adeta bir nazi kampı. |
ve duman masayı işgal etmese her şey daha kolay olabilirdi mesela. |
5 Haziran 2010 Cumartesi
You've Got A Friend In Me (Randy Newman)
Radyoda çalan Caddelerde Rüzgar'ı duyduktan sonra "Bütün Denizli yolunda size bunu dinletmiştim dimi?" dedim.
Annem tebessümle karşılık verdi.
Babam "Neyse ki sadece buna takmamıştın." diyip tabağına biraz daha salata koydu.
"Toy Story'nin de kasedi vardı."
I packed you some extra pair of shoes and your angry eyes just in case.
Annem tebessümle karşılık verdi.
Babam "Neyse ki sadece buna takmamıştın." diyip tabağına biraz daha salata koydu.
"Toy Story'nin de kasedi vardı."
I packed you some extra pair of shoes and your angry eyes just in case.
Dreamers Ball (Queen)
Bazen öyle bir an geliyor ki,
balkona çıkıp boş arsada futbol maçı yapan çocuklara tezahürat yapmak istiyorum.
Ama bazen de
(hele de şu sıralar)
toplarını kesesim var.
balkona çıkıp boş arsada futbol maçı yapan çocuklara tezahürat yapmak istiyorum.
Ama bazen de
(hele de şu sıralar)
toplarını kesesim var.
3 Haziran 2010 Perşembe
Take It With Me (Tom Waits)
Bazen ben de diyorum ki birileri benim cümlelerimi de tamamlasa, hep nokta koymak gerekmese, suskun kalmak çok konuşmak anlamına gelse, bakıp söylesek bişeyleri, şiirlerim havada kalmasa, 'garip hissediyorum' desem ve 'orhan veli de garipti' dese birileri, köpük bardakları kemirmesem ve bütün çilekli dondurmalar güzel olsa.
"Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik."
2 Haziran 2010 Çarşamba
Ballad of a Thin Man (Bob Dylan)
Açıkhava'da yerimize geçmiş konserin başlamasını bekliyorduk.
Yanımızda oturan orta yaşlı iki çiftin üstünde eski turnelerden tişörtler vardı.
"Sana birşey sormak istiyoruz. Bob Dylan'ı neden seviyorsun?"
"Sana birşey sormak istiyoruz. Bob Dylan'ı neden seviyorsun?"
"Bilmem, Beatles'ı neden seviyorsam o yüzden heralde"
"Ama nasıl sevebilirsin ki, daha çok gençsin!""Bob Dylan dinlemek için bir yaş sınırı var mı?"
Güldüler.
Sonra bir tanesi cevap verdi:
"Ne sandın, en azından elli olman gerekiyor."
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)